Seyahat organizasyonuna katılmak için seçtiğimiz tur şirketi, isim sahibi bir şirketti. Ziyaret edeceğimiz ülkeyse görmeyi yıllardır özlemle beklediğim, İspanya. Şirketin organize ettiği ve katılacağımız turun adı "Büyük İspanya Turu (Barcelona, Madrit ve Endülüs)" adıyla lanse ediliyordu. Bu turda sırasıyla gideceğimiz İspanya şehirleri: Barcelona, Valencia, Granada, Sevilla, Cordoba ve en son Madrit şeklindeydi. Ailece Schengen vizelerini aldıktan sonra heyecanla 5 Temmuzu beklemeye başladık.
1. Gün: 5 Temmuz sabahı saat 08:40 da THY uçağıyla Yeşilköy Havaalanından havalandık. Yaklaşık 4 saat sonra Barcelona Havaalanına indik. Havalanında tur müşterilerini toplayan rehberimizin eşliğinde bir otobüse binerek, Barcelona'daki panoramik turumuza başladık. Şehir içinde dolaşarak ilk gittiğimiz yer marinayı gören bir tepe oldu. Daha sonra hayatta en çok görmeyi istediğim binaların en başında gelen Sagrada Familia Kilisesine gidildi. Kilise çevresi inanılmaz kalabalıktı. Kilise etrafında 10 dakika kadar dönüldü içine girilmeden otobüslere bindik. Ben boş kaldığımız zaman tekrar döneriz diye fazla dert etmedim. Sonra sırasıyla Columbos anıtının bulunduğu cadde ve ünlü Casa Batllo evi ile Casa Mila evinin bulunduğu Passeig de Gràcia Caddesi başta olmak üzere bir sürü caddelerde dolaşılarak otele varıldı. Otelimiz, turun ücret olarak 100 EUR daha fazla olan "merkez ve merkeze yakın otel seçeneğini" kullanmamızdan dolayı merkezden uzak değildi. Sıcağın verdiği ekstra yorgunluktan dolayı benim dışımda herkes kendini yatağa attığından ben duşumu alıp en azından otel çevresini görme düşüncesiyle dışarı çıktım. Etrafı kolaçan ederken biraz ileride AVM olarak düşündüğüm binalar kompleksine doğru yürüdüm. Girdiğim AVM iç dekorasyonu çok ilginç geldiğinden içinde inceleyerek dolaştım. Böylece Barcelona'daki ilk akşamım AVM incelemeyle geçmiş oldu.
(Barcelona'da indikten sonra tur otobüsüyle ilk gittiğimiz yer Marina üzerindeki bir tepe oldu. Herkes bu tepeden Barcelona ve marinanın panoramik fotoğraflarını çekti.)
(Marina üstündeki tepede 20 dakika kadar fotoğraf molası verildikten sonra grup tekrar otobüste toplandı ve Barcelona'nın zevkli keşfi başladı.)
(Hareket halideyken tur otobüsünden çektiğim Barcelona Arenası. Bir zamanlar boğa güreşlerinin yapıldığı bu arena binası, bugün Katalonya'da boğa güreşinin yasak olması sebebiyle boğa güreşine kapatılmış (oh, iyi olmuş...) ve başka ticari alanlarda kullanılmakta.)
(Ünlü Mimar Antoni Gaudi eseri La Sagrada Familia Kilisesi rüyalarıma girecek kadar merak ettiğim bir yapıydı. Uzaktan ona yaklaşırken çok heyecanlandığımı hissettim)
(Kilise önüne geldiğimizde Antoni Gaudi'nin bir yerlerden çıkıp "Bu zamana kadar nerelerdeydin...?" diye hesap soracağını düşündüm!!! Şaka bir yana mimar olduğum için yıllarca bu binayı o zamana kadar göremediğm için hep eziklik duymuştum.)
(Binlerce insan 100 yıl önce yaşamış ama hayal dünyası zamanının çok ötesinde olan bu dahi mimarın binasını aynı benim gibi büyük hayranlıkla seyrediyordu. Kilisenin içine ücret karşlığı giriliyor. Biz tura bağlı olduğumuz için maalesef giremedik. Bina etrafında yürüyerek bir tur yaptık ve 15 dakikalık bir tavaftan sonra otobüslere binip başka yerlere yola çıktık. Ben boş zamanımda tekrar gelirim düşüncesiyle çok dert etmedim ama maalesef binaya bir daha dönüşümüz olmadı.)
(Barcelona eski binaların çevrelediği böyle irili ufaklı bir sürü meydanlarla çevrili. Bu meydan ya da caddelerin her birinde sokak müzisyenleri ve sanatçılarının bir gösteri ya da dinletilerine şahit oluyorsun. O kadar çok turist var ki... Tabi onların amacı da bu turistlerden para koparmak. Bunu da beceriyorlar.)
(Genellikle kilise ya da başka büyük tarihi yapıların önlerinde böyle meydanlar hep mevcut. Bu meydanların ortasında da ya bir sebil ya da anıtsal bir heykel oluyor. Bu meydanlar, gezgin turistlerin uzun soluklu yürüyüş aralarında biraz nefeslendiği yerler oluyor. İspanyol gençler bisikletlerle dolaşırken, turistler de ya etrafı seyretmekte, ya da bir haritaya filan bakmakta...)
(Barcelona'nın tarihi bölgelerinde küçük meydanlar, daracık sokaklarla bir birine bağlı. Grubumuz bu dar sokaklarda gezerken doğal olarak görsel anlamda hiç bir şeyi kaçırmamaya gayret ediyor. Grup, mumya kılığındaki bir sokak sanatçısına takılmış, fotoğrafını çekiyor.)
(14. YY'da gotik tarzda inşa edilmiş Barcelona Katedrali. İçine giriş ücretli. Tabi önünde yine büyük bir meydan var.)
(Ünlü Fransız Mimar Jean Nouvel tarafından projelendirilmiş ve Barcelona'nın modern mimarlık adına ünlü binalarından biri olan Torre Agbar veya Agbar Kulesi. Yine bir başka ünlü Mimar Norman Foster projesi 30 St. Mary Axe, halkın dilindeyse Gherkin diye bilinen Londra'daki binaya şekil olarak benzemekte ama bence göze hemen çarpan farklılıkları da var. Fotoğraf eşim tarafından otobüsle yanından geçerken çekildi. Zaten fonda camın yansıması belli oluyor.)
İkinci gün sabahı Gerona şehri ve Dali'nin müzesinin bulunduğu Figueras ilçesine gittik. Figueras'taki müze ziyareti bittikten sonra tekrar otobüslere binip Barcelona'ya dönmek için Figueras'tan ayrıldık. Barcelona'ya varınca o gün için turun serbest zamanı başladığı için kimse otele dönmedi ve herkes istekleri doğrultusunda Barcelona merkezinin farklı noktalarında indi. Çocukların kendine ait programı olduğu için bizden ayrılıp başka bir yere gitti. Hüsniye ile ben, otobüsten yarım yamalak gördüğümüz Mimar Antoni Gaudi'nin müthiş eserleri Casa Battlo evi ve Casa Mila binasını bulmak için onların bulunduğu güzergahı aramaya başladık.
(Casa Battlo evi ve Casa Milla binasını bulmak için önce binaların üzerinde bulunduğu Passeig de Gracia Caddesini aramaya başladık.)
(Tur öncesi göreceğim diye beni heyecanlandıran ikinci bina yine dahi Mimar Antoni Gaudi eseri olan Casa Battlo evi. Otobüsle önünden geçerken rehberimiz şöyle bir gösterdi ama benim için "şöyle" olamayacak kadar önemli olan bu binayı serbest kaldığımız zamanda eşimle birlikte arayarak buldum. Rehberimizin tarifi ve de bina koklama yeteneğimle! onu bulduğumda heyecan içindeydim. Passeig de Gracia Caddesindeki bu muhteşem binayı ararken uzakta gördüğüm kalabalık doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Binaya vardığımızda var olan heyecanlı kitlenin içine biz de katıldık.)
(Zannediyorum, insanlarda var olan özelliklerden hayatta tek kıskanabileceğim şey olsa olsa hayal dünyasının zenginliği olabilir. Antoni Gaudi'yi bu anlamda kıskanmamak elde değil. Binadaki detayları inceledikçe onun da esin kaynağının; evren, tabiat, hatta insan anatomisi olduğunu görebiliyorsun. Ne diyeyim? "Muhteşemsin Gaudi..."
(Gaudi'nin bu çok ünlü Battlo Evi bugün müze olarak kullanılmakta. Evle aynı sıradaki binalar da ona uyma çabasında olduğu için, daha doğrusu öyle yapılıp korunduğu için ev hiç birşekilde gölgede kalmıyor.)
(Antoni Gaudi'nin o gün gördüğüm 3. eseri Casa Milla binası da Casa Battlo evi gibi aynı güzergahta. Yani Passeig de Gracia Caddesi üzerinde. Bu bina içinde fazla yoruma gerek yok "Muhteşem"... )